Phaselis Antik Kenti
Phaselis, antik dönemde önemli bir liman kenti olarak bilinen ve günümüzde Antalya’nın Kemer İlçesinin Tekirova Beldesi sınırları içerisinde yer alan bir arkeolojik sit alanıdır. Phaselis Antik Kenti’nin MÖ 7. yüzyılda Rodoslu kolonistler tarafından kurulduğu düşünülmektedir. Kuruluş efsanesine göre Rodoslu kolonistler bölgenin yerel halkının mısır ya da kurutulmuş balık önerilerine balık isteği ile karşılık vermişlerdir.
Strabon'un aktardığına göre, Phaselis'in kurucusu ve ilk yöneticisi olan Theodorus, Rodos'ta tanınmış bir kahin olan Fokyalı Apollo'ya tapınan bir grup kolonisti önderlik etti. Phaselis, deniz ticareti ve gemi yapımcılığı için stratejik bir konuma sahip olan güzel bir koyda yer almaktaydı.
Kent, biri yarımadanın kuzeyinde diğeri kuzeydoğuda üçüncüsü ise güneybatı kıyısında yer alan üç limana sahiptir. Limanları, agoraları ve şehir sikkeleri üzerindeki gemi betimlemeleri Phaselis’in ticari liman kenti olduğunu kanıtlar niteliktedir. Hem Likya hem Pamfilya bölgesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Kent, Likya Birliği'nin başkenti Xanthos ile birlikte bölgenin ticaret merkezlerinden biri haline gelmiştir.
Phaselis'in tarihi boyunca çeşitli kültürlerin etkisi altında kaldığı bilinmektedir. Özellikle Roma Döneminde kent, Roma mimarisinin etkilerini taşıyan tiyatrosu, agora (şehir merkezi), liman, hamamlar ve anıtsal yapılarıyla büyüklük kazanmıştır. Ayrıca kentte yer alan üç ayrı liman, Phaselis'in deniz ticaretindeki önemini vurgulamaktadır.
MÖ 5. yüzyılda Pers egemenliği, MÖ 4. yüzyılda Karya Satrabı Mausolos ve sonrasında komşu kent olan Limyra’nın Kralı Perikles’in egemenliği altına girmiştir. Kentte MÖ 333 yılında Büyük İskender’in altın taçla karşılandığı bilinmektedir. Büyük İskender’in ardından Phaselis, MÖ 167 yılında Likya Birliği’ne üye olmuş ve birlik adına sikke basmıştır. Komşu kent Olympos ile birlikte korsanların yağmalarına maruz kalmıştır. MÖ 43 yılında Roma egemenliğine girmesiyle kentte uzun yıllar sürecek olan yeniden yapılanma ve refah dönemi başlamıştır.
Güney limandan başlayan ana caddenin girişindeki anıtsal tak, 129 yılında İmparator Hadrian’ın kenti ziyaret etmesi onuruna yapılmıştır. MS 5. ve 6. yüzyıllar kentin Bizans egemenliğinde olduğu dönemlerdir. 458 yılında Kadıköy Konsülü’ne katılan kentler arasında yer almıştır. 7. yüzyıldaki Arap akınlarının ardından 8. yüzyılda yeni bir refah dönemi başlamıştır. Kent, 1158 yılındaki Selçuklu kuşatmasının ardından limanın eski işlevselliğini kaybetmesi, doğal afetler gibi sebeplerden önemini yitirmeye başlamıştır. 13. yüzyıl başlarından itibaren ise tamamen terk edilmiştir. Kentten günümüze ulaşan kalıntılar çoğunlukla Roma ve Bizans dönemlere aittir. Bu kalıntılar kentin ana aksını oluşturmakta ve kuzey ve güney limanlarını birleştiren caddenin iki yanında sıralanmaktadır. Bu cadde agora ve tiyatro arasında genişleyerek küçük bir meydan oluşturmaktadır. Meydanın güneydoğu köşesinde yer alan merdivenler tiyatroya ve akropole ulaşmayı sağlamaktadır. Tipik bir Hellenistik dönem tiyatrosu olan yapıya Roma döneminde sahne binası eklenmiştir. Kalıntılardan anlaşıldığı kadarıyla bu sahne binasının bir duvarı Bizans Dönemi’nde kent koruyan surların bir parçası olarak kullanılmıştır. Kentin kuzey limanı arkasında kalan yamaç nekropol alanıdır. Kentin günümüze ulaşan en iyi korunmuş yapıları ise su kemerleridir. Bu kemerlerle kentin ihtiyacı olan su kuzeydeki tepede bulunan kaynaktan getirilmekteydi.
Kentte üç agora bulunmaktadır. Bunlardan biri tiyatronun karşısında, diğer ikisi ise güney limana giden ana caddenin sağında yer almaktadır. Tiyatronun karşısında bulunan agoranın içinde bugün Bizans dönemine tarihlenen küçük bir bazilikanın kalıntıları yer almaktadır. Kentin günümüze ulaşmış olan diğer önemli kalıntıları ise biri büyük diğeri küçük olan iki hamam kalıntısıdır. Özellikle küçük hamam kalıntısı Roma Dönemi ısıtma sistemleri hakkında bilgi vermesi bakımından önemlidir. Kentin koyucu ana tanrıçasının Athena olduğu düşünülmektedir. Henüz bulunamamış olan Athena Tapınağı ve kentin diğer önemli yapılarının ise günümüzde ormanla kaplı olan akropol tepesinde yer aldığı düşünülmektedir.
Phaselis'in kalıntıları 18. yüzyılda yeniden keşfedilmiştir. İlk dönemlerde Phaselis'e yapılan ziyaretler ve keşifler genellikle seyyahlar ve gezginler tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu ziyaretlerde bazı kalıntılar görülebilse de, detaylı bir araştırma ve kazı çalışması yapılmamıştır. 1811 – 1812 yılları arasında İngiliz Kraliyet Donanması adına Küçük Asya sahili ölçümlerini yapan Kaptan F. Beaufort tarafından keşfedilmiştir. Beaufort, önce kentin planını çıkarmış daha sonra burada araştırmalar yapmıştır.
Aynı dönemde İngiliz mimar ve arkeolog Charles Robert Cockrell’de Phaselis’e gelmiş ve burada F. Beaufort ile karşılaşmıştır. 1838 yılında kentte İngiliz arkeolog Charles Fellows tarafından araştırmalar yapılmıştır. Fellows, İmparator Hadrian’ın kenti ziyaret etmesi onuruna yapılan anıtsal kapının yazıtına ait kalıntıları bulmuş, imparatorluk dönemine tarihlenen ana caddenin stadion olduğunu zannetmiştir.
1842 yılında İngiliz Teğmen, Hidrograf ve Coğrafyacı Thomas Abel Brimage Spratt ile İngiliz Doğa Bilimci Edward Forbes, Olympos ve Khimaira üzerinden Phaselis’e gelmişler ve araştırmalar yapmışlardır. Bu dönemde kente gelen araştırmacılar özellikle yazıtlarla ilgili araştırmalar yapmışlardır. 1881 - 1882 yıllarında Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün kurucusu arkeolog ve epigraf Otto Benndorf ile çalışma arkadaşları Küçük Asya’nın güneybatısında yürüttükleri çalışmalar sırasında Phaselis’e gelmişler ve araştırmalar yapmışlardır.
1883 – 1884 yıllarında Avusturya ekibinde Felix Ritter Von Luschan kente ait sahil şeridinin bölgesel özelliklerine dair bilgi sahibi olmamızı sağlayan ilk fotoğraflamaları yapmıştır.Aynı dönemde Fransız bilim insanı Victor Berard’da Phaselis’i ziyaret etmiştir. 1908 yılında Avusturyalı Klasik Filolog Ernst Kalinka yerleşimi yeniden ziyaret ederek kentteki epigrafik belgeleri toplamış ve kent tarihi konusunda araştırmalar yapmıştır.
1904 yılında İngiliz araştırma ekibinden David George Hogarth, R. Norton ve Albert William van Buren, 1913 yılında ise İtalyan araştırmacılar Roberto Paribeni ve Pietro Romanelli kentte çalışmalar yürütmüşlerdir. 1921 yılında Carlo Anti Antalya’ya karayoluyla dönüş yapmış ve bu yolculuğu sırasında Phaselis teritoryumu içerisinde yer alan yapı kalıntılarını ve bazı yazıtları keşfetmiştir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra bölgeye gelen İngiliz araştırmacılar FreyaMadeline Stark ve George Bean tarafından kentte araştırmalar, arkeolojik, coğrafi ve epigrafik bazı yapılmıştır.
1968 yılında, Alman mimar ve sualtı arkeoloğu Helmut Schläger, Phaselis limanlarının topografik ve mimari incelemelerini yapmıştır.
1969 yılında Schläger’in ölümünün ardından 1970 yılında çalışmalar Arkeolog Jorg Schäfer’ın tarafından devam ettirilmiştir. Schläger ve Schäfer ile meslektaşları kent ve periferisinde yüzey araştırması yaparak Phaselis’in mimarisi ve tarihi hakkında önemli veriler elde etmişlerdir.
1980 yılında dönemin Antalya Müze Müdürü Kayhan Dörtlük başkanlığında kentin ana cadde aksı boyunca devam eden arkeolojik kazı çalışmaları yürütülmüştür.
1981-1985 yılları arasında ise Arkeolog Cevdet Bayburtluoğlu başkanlığında kentin ana cadde aksı boyunca devam eden kazı çalışmalarından sonra, 1999-2000 yılları arasında dönemin Müze Müdürü Metin Pehlivaner sorumluluğunda Güney Liman’da Sualtı Araştırmaları gerçekleştirilmiştir.
Günümüzde Phaselis Antik Kenti’ndeki çalışmalar Akdeniz Üniveritesi Edbiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden Eski Çağ Tarihi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan başkanlığında yürütülmektedir. Kentte arkeolojik, epigrafik, coğrafi, jeolojik, ekolojik pek çok araştırma yürütülmektedir.
Günümüzde Phaselis, arkeolojik öneminin yanı sıra ziyaretçilerine antik bir liman kenti atmosferi sunan önemli bir turistik alan haline gelmiştir. Ziyaretçiler, tiyatro, agora, hamamlar, surlar ve diğer yapıların kalıntılarını görebilirler. Ayrıca, kentte yer alan güzel plajlar ve çevresindeki doğal güzellikler, Phaselis'i cazip kılan diğer unsurlardır. Phaselis'in arkeolojik kalıntıları, Türkiye'nin tarih ve kültür mirası açısından önemini korumaktadır.
Kaynak: Türkiye Kültür Portalı
Phaselis.org
Arkeolojiye dair daha fazla içerik için Arkhe Arkeoloji Dergisi ve Arkhe Kitap bölümlerini ziyaret etmeyi unutmayın.