FİBULA
Antik Dönem’in çengelli iğnesi Fibula eski Hellence αγκηηπ, olarak
adlandırılmaktadır. Fibulalar, genelde iki kumaş parçasının ya da vücuda dolanan uzun
kumaşın iki ucunu birbirine tutturmak amaçlı kullanılan, yaylı bir mekanizmaya sahip, kıvrık
gövdeli ve iğneli forma sahiptir. Fibulalar hem alet hem de aksesuar olarak kullanılmıştır. Tıp
aleti olarak da kullanılan fibulalar, kas üzerinde yer alan yaralarda her iki taraftaki deriyi
bitiştirmek işlevi görmüşlerdir. Ayrıca büyük boyutlu fibulaların kırık sargılarında
kullanıldığı düşünülmektedir fakat bir fibulanın diğer tıp aletleriyle toplu olarak ele geçmediği
sürece tek başına tıp aleti olduğunu yorumlamak güçtür.
Fibulaların ortaya çıkışları kabaca MÖ 1300’lere, Avrupa’ya dayanmaktadır. Fibulalar
kuzey İtalya üzerinden Geç Miken IIIB aracılığıyla Ege’ye buradan da çeşitli yollarla
Kikladlar aracılığıyla Anadolu’ya geçiş göstermiştir. Anadolu’da fibulayı ilk kullananlar ise
Phrygler olmuştur. Bilinen en erken Phryg fibulaları, Gordion W tümülüsünden ele geçmiştir.
Phryg fibulaları yarım daire şeklinde, gövdesi ve gövde uçlarında silmeler bulunan,
üzerlerinde çoğunlukla boncuk dizileri bulunan, büyük oranda bronz malzemeden imal edilen
objelerdi. Bu fibulalar kimi zaman tapınaklara adak olarak sunulmaktaydı fakat çağdaşı olan
Urartu’da böyle bir ritüel söz konusu değildi. Urartu fibulaları, Phryg fibulalarına göre daha
küçük boyutlu ve daha sade bir forma sahiptir. Urartu fibulalarındaki iğne yuvaları paralel
yivlerle süslendiği için bükülmüş bir eli andırmaktadır. Yaylı fibulalar bir Phryg buluşu olup
Geç Hitit döneminde oldukça talep gören objelerdi. Yakındoğu’da ki en erken örnekler ise
Assur’un Nimrud şehrinde karşımıza çıkmaktadır. Assur’da en eski örnek III. Tiglat-Pileser
(MÖ 744-727) dönemine denk gelmektedir. Yunanlarda, Doğu ile etkileşimi sonucu fibulayı
kendi kültürlerine adapte etmeyi başarmışlardır. Roma döneminde de aktif olarak kullanım
gören fibula daha süslü ve daha çeşitli formlarda üretim görmüştür. Roma döneminde
özellikle lejyonlara özgüde fibula tipleri (çatallı, dirsekli, spriral kollu tip) yer almaktaydı.
Fibula üretiminde genelde taş ve kil olmak üzere iki tip kalıp kullanılmaktaydı.
Bunların haricinde özellikle belli detaylar için kum ve balmumu kalıplarda tercih
edilmekteydi. İki parçalı kapalı kalıp ya da tek parça kalıp tekniği uygulanmaktaydı. Fibulada
yer alan iğneler ayrı olarak imal edilir ve sonrasında fibula yuvasına monte edilirdi. Altın,
gümüş, bronz, demir gibi malzemelerden üretilen fibulalar adeta sosyal yaşamın birer parçası
haline gelmişlerdi ve kimi zaman duvar kabartmalarında kişilerin elbiselerinin vazgeçilmez
parçaları olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Antik dönemde oldukça yaygın kullanılan fibulalar,
zamanla gelişen teknoloji ve ekipmanlar yanında, değişen moda anlayışıyla özellikle Geç
Roma dönemi ortalarında broşlar ve tokaların gerisinde kalarak yavaş yavaş ortadan
kalkmışlardır.
Arkeolojiye dair daha fazla içerik için Arkhe Arkeoloji Dergisi, Arkhe Konsept ve Arkhe Kitap bölümlerini ziyaret etmeyi unutmayın.