Antik Roma’da Kölelik
‘’Tene me ne fugia(m) et revoca me ad dom(i)num Viventium in ar(e) a Callisti’’
Tutun beni, kaçmayayım ve beni Callistis malikanesindeki efendim Viventus’a geri götürün.
Görsel:Geri dönüşle ilgili bilgilerin yazılı olduğu bir kölelik künyesi Roma-İtalya MS. 4yy British Museum
Bu nesne Roma’da kölelerin kaçmasını caydırmak ve kaçtıktan sonra yeniden yakalanmaları için kullanılıyordu. Farklı versiyonlarının üzerinde ise ‘’tene me et revoca me’’ (beni tut ve geri getir) yazmaktaydı.
Görünüşe göre bu etiketi taşıyan kişi daha önce en az bir kez kaçmaya çalışmış, bu yüzden sahibi ona bu nesneyi yaptırma gereği duymuş.
Bu nesneler geç imparatorluk dönemine (MS 4 yüzyıl) aittir. İmparator Konstantin MS 316 yılında kaçakçıların, insanların alınlarına dövme yapmanın acımasız olduğunu düşündüğü için bu uygulamayı yasaklamıştı. Bu nesnelerin bu yasadan sonra kullanıldığı düşünülmektedir.
Roma’ya Köleleştirilmiş İnsanlar Nereden Geliyordu?
Roma dünyasında birinin köleliğe zorlanmasının birçok farklı yöntemi vardı. Bunlar köle olarak doğan çocuklar, savaşta esir alınan insanlar, kendi kendini satan insanlar, doğumda terk edilen bebekler, borçları yüzünden köleleştirilen insanlar ve korsanlık kurbanı olan insanlardı.
Görsel:Bir köle pazarı – Jean-Léon Gérôme
Savaş sırasında yakalanan insan sayısı özellikle Cumhuriyet döneminde ( MÖ 509 – MÖ 27) çok fazlaydı. Roma’nın coğrafi olarak genişlemesiyle köleleştirdikleri insanların kökenleri de değişti. Akdeniz’e hakim olduktan sonra savaş sırasında esir alma oranı azalmıştı.
Roma’da alıcıları teşvik etmek için kölelerin fiziksel özelliklerini, karakteristik özelliklerini ve davranış hareketlerini anlatmak zorundaydılar. Bunlar her zaman başarılı değildi tam tersine caydırıcıda olabilmekteydi. Cicero, Sezar’ın MÖ 55 yılında Britanya’yı işgali sırasında yazdığı bir mektupta edebiyat veya müzik eğitimi almış köleleştirilmiş İngiliz olmaması hakkında şaka yapıyor.
Antik Roma Döneminde kölelik çok iyi belgelenmiştir. Çeşitli edebi kaynaklar, yazıtlar, yasal belgeler, ve sanatsal çalışmalar köleleştirilmiş insanların Romalıların sosyal yaşamında ne kadar yaygın olduğunu göstermektedir.
Akademik kaynaklar, Roma imparatorluğunun nüfusunun yaklaşık %10 ila 20’nin köleleştirildiğini tahmin etmektedir. MS 1. yüzyılda nüfusu 50 milyon olan Roma’nın 5 ile 10 milyon arası köleleştirilmiş insanı olduğu düşünülmektedir.
Bulunan somut arkeolojik verilere göre köleleştirilen insanların çeşitli meslek gruplarına dahil olduklarını biliyoruz. Köleleştirilmiş insanların birçoğu ağır işlerde çalıştırılmıştır. Genel olarak bu köleleştirilen mesleklerin yaygınlığını tam olarak bilinmese de Roma ekonomisinde önemli bir rol oynadığı açıktır.
Köleleştirilmiş İnsanların Maliyeti Ne Kadardı?
Antik Roma’da köleleştirilen bir insanın fiyatı, bireyin cinsiyetine, yaşına, sağlık durumuna ve yeteneklerine göre değişmekteydi. Edebi kaynaklara göre MS ilk üç yüzyıl boyunca vasıfsız veya orta derecede vasıflı, köleleştirilmiş bir insanın ortalama fiyatı yaklaşık 2000 sestertius idi. MS 1. yüzyılda Romalı bir lejyoner yılda 900 sestertius maaş almaktaydı. Lejyoner komutanları ise 15 kat daha fazla maaş almaktaydı. Köleleştirilmiş bir insanı geçindirmeleri için birkaç aylık maaşlarını ayırmaları yeterliydi.
Yetenekli köleleştirilmiş insanların fiyatları ise daha pahalıydı. MS 1. yüzyılda Romalı yazar asma yetiştiren bir kölenin 6000-8000 arası sestertius’a mâl olabileceğini kaleme almış.
Köleleştirilmiş insanları satın almak ve onların bakımlarını yapmak büyük paralar gerektiriyordu. Bu aynı zamanda kamu kurumlarının hizmetlerini yapanlar içinde geçerliydi. MS 1. yüzyılda Roma’da en az 700 köleleştirilmiş insan, başkentin su kemerlerinin bakımı için çalışıyordu. Bütün masraf devlet hazinesi ve imparator tarafından ödeniyordu.
Köleler İçin Hayat Nasıldı?
Roma hukukuna göre köleleştirilen insanların kişisel hakları yoktu ve sahiplerinin şahsi malları olarak kabul edilmekteydi. İstedikleri zaman satın alınabilir, satılabilir, kötü muamele görebilir, mülk sahibi olamazlar, sözleşme yapamazlar, yasal olarak evlenemezler, bedensel cezaya cinsel sömürüye maruz kalabilirler ve yargısız infaz edilebilirlerdi.
Antik dönem yazarları köleler hakkında birçok belge niteliğinde bilgiler vermişlerdir. Antik yazar Diodorus Siculus, İspanyol madenlerinde ki zor çalışma koşullarını MÖ 1. yüzyılda şu şekilde kaleme almıştır:
‘’Madenlerde çalışan köleler, efendilerinin gelirleri için inanılmayacak kadar çok para üretiyorlar, ama kendileri de gece gündüz yerin altındaki kazılarda bedenlerini yıpratıyorlar ve çok sayıda ölüyorlar çünkü katlandıkları olağanüstü zorluklardan. Çünkü onlara işlerinde bir mola veya duraklama tanınmaz, ancak gözetmenlerin darbeleri altında kötü durumlarının ciddiyetine katlanmak zorunda kalırlar, bu sefil şekilde hayatlarını bir kenara atarlar… Gerçekten de onların gözünde ölüm, katlanmak zorunda oldukları zorlukların büyüklüğünden dolayı yaşamdan daha arzu edilir. ‘’
-(Diodorus Siculus 5.38.1)
Köleleştirilmiş insanlar ayrıca tarımsal alanlarda da çalıştırılmıştır.
Köleleştirilmiş insanlar genellikle Roma evlerinde bulunabilirdi. Onlara dair izleri antik kaynaklarda ve sanatsal eserlerde bolca görmekteyiz. Evlerde çalışan köleleştirilmiş insanlar, maden veya tarlalarda çalışanlara göre daha iyi bir yaşam kalitesine sahiptirler fakat onlarında hiçbir yasal hakları yoktu, şiddete ve cinsel tacizlere maruz kalmaktaydılar. Evlerde bir ziyafet olmadığı sürece görevlerini kendilerini göstermeden yapmaları gerekmekteydi. Hizmetlerinde en ufak bir hata olmaması gerekiyordu. Filozof Senaca bir mektubunda köleleştirilmiş insanların roma evlerinde maruz kaldıkları kötü muameleyi şu şekilde kaleme almıştır:
‘’ Bir ziyafette arkamıza yaslandığımızda, bir köle kusan yemeği temizler, bir başkası masanın altına çömelir ve sarhoş konukların artıklarını toplar. Bir diğeri paha biçilmez av kuşlarını oyuyor… Şarabı servis eden bir başkası, kadın gibi giyinmelidir. Saçları düzleştirilecek veya köklerinden koparılarak sakalsız tutulur. Zamanlarını sahiplerinin sarhoşluğu ve şehvetleri arasında bölerek gece boyunca uyanık kalmaları gerekir.’’
-(Seneca,Mektup47)
Görsel: Bu kısa kitabe, evde doğmuş köleleştirilen insan (Verna) Felix Tripeccius'u anmaktadır. Köleleştirilen bir anneden doğup ev sahibinin evinde büyüdüğünden, özgürlüğü hiç bilmedi. Roma-İtalya MS 1-3 yy. British Museum
Köleleştirilmiş İnsanlar Özgürlüklerini Nasıl Elde Ettiler?
Köleleştirilmiş insanların sahipleri tarafından azat edilirlerse özgür kaldıkları bir prosedürleri vardır. Roma’da insanların ne sıklıkla özgür bırakıldıkları net değil. Şehirlerde çalışanlar insanların kırsalda yaşayanlara göre özgür kalma şanslarının daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.
Köleleştirilmiş insanlar resmi olarak üç şekilde serbest kalmaktaydı. Nüfus sayımı listesine dahil edilerek, yargıç huzurunda dava açılarak veya sahipleri vasiyetlerinde özgür verirlerse özgürlüklerine kavuşabilirlerdi.
Görsel: Antistia Plutia (Sağda), Lucius Antistius Sarculo’nun (Solda) eski bir kölesiydi. Onu serbest bıraktı ve onunla evlendi. Çift bu cenaze kabartmasında azat edilmiş adamlar tarafından anılıyor. Roma-İtalya MÖ 30-10 – British Museum
Azat edilmeden önce sahiplerine bir miktar para ödemeleri istenebilir. Bu bir tür tazminat sayılmaktadır. Özgürlüklerine kavuştuktan sonra sahiplerinin yanında çalışmaya devam edebilirler fakat kamu görevleri için uygun değillerdir.
Evlilik özgürlüğe giden bir başka yoldu. Erkek sahipler yasal bir evlilik sözleşmesi ile meşru bir çocuğa sahip olmak için köleleştirilmiş kadınları serbest bırakırlardı.
Özgürlüklerini kazanan insanlara dair o zamandan günümüze kalan metinlerde ve yazıtlar mevcuttur. Ostia’da bulunan eski mezar anıtlarının %80’i azat edilmiş insanlara aittir. BU kişiler ancak hürriyete kavuşmuş ve yeni kazandıkları statüyü gösterecek kadar başarılı olmuş kişilerdir. Köleleştirilmiş insanların çoğu yaşamlarına dair çok az iz bırakabilmiştir.
Arkeolojiye dair daha fazla içerik için Arkhe Arkeoloji Dergisi ve Arkhe Kitap bölümlerini ziyaret etmeyi unutmayın.